Merhaba, sevgili Yalınayak Dergisi okuru. Çekirdek kadromuz, şu an bakmakta olduğunuz şehircilik ve aylaklık dergisine ilk sayıdan desteğinizi eksik etmediğiniz için size minnettar. Haklı olarak bizim kim olduğumuzu merak edeceksiniz. Biz beş tane Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okuyan (biri her ne kadar İstanbul Teknik’e geçmiş olsa da) ve kendini başka bir kadro ve üslupla ifade edemeyeceğine inanan, sıradan Şehir ve Bölge Planlama ikinci sınıf öğrencileriyiz. Bir de kendimizi “çok ciddiye almak” gibi sinir bozucu bir huyumuz var tabii, baksanıza az bir okumuşluğumuzla “ciddi konular” üzerine ahkâm kesiyoruz. Ama okul çıkışı İstiklal’de turlayan her aylak gibi, aslında kendimizi istediğimiz kadar ciddiye de alamıyoruz, hiçbir sıkıntıyı pek ciddiye almadığımız gibi.
Ve evet dergiyi çıkarmaya rıhtımda sigara içerken karar verdik.
Ve evet aramızdan biri örgütlenmesi kıt olan diğerlerini gaza getirdi: Gizem – Genel Yayın Yönetmeni
Ve evet, “inanılmaz ama gerçek” diye tarif edebileceğim bir şekilde bizim ipimizle kuyuya inen, yani bize güvenen, anlayan ve destek veren hocalarımız oldu. (Özellikle Rahmi Öğdül’e çok teşekkür ederiz.)
Ve evet içimizden birini “sen anlarsın abi” coşkusuyla editör yaptık: bendeniz.
Ve evet aramızda kente hepimizden başka gözlüklerle bakanlar vardı, onlar kentten korkmak üzerine bizi düşündürdü: Duygu
Ve evet kenti masal renklerine de boyayabilirdik yetişkinliği tüme ermemiş her çocuk gibi: Öykü
Ve evet teknik bir gözün ince mikroskobunda analiz de yapabilirdik insan bedeni kadar simetrik mekânlar için: Gülşah
ya da kente yalan söyletebilirdik, kenti keşfedebilirdik, sokağın panaromasını bir kere de biz çizerdik, ayaklanmaların, operasyonların, buldozerlerin yok ettiklerinin hikayelerini derledik, alçaklığın evrensel tarihine bizim de ekleyeceklerimiz vardır elbet ve evet her hız düşkünü gibi kenti çok sevdik.
Ama sevgiler de birbirinden farklıdır, biz bir şeylere “rağmen” değil, bir şeyler “için” sevmeyi bilenlerdeniz, yani düzeltmeden önce düşünenlerden, çünkü her iyi niyetli düzeltmenin bozduğu bir şeyler mutlaka vardır.
Bu yazının başında “Editör Yazısı” diyor ama ben sonuna üç tane soru işareti eklemeyi görev bildim. Bu dergiyi anlatan şey o soru işaretleridir, sonuna nokta konulan her cümleyi bir daha düşünelim lütfen (biz deniyoruz en azından).
Şimdi bakınca hiç sevmediğim manifesto üslubunu kullandığımı fark ediyorum ama bu seferlik beni affedin, heyecandandır.
Deniz Başar
6 Mart 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
vay anasına sayın seyirciler.
YanıtlaSilteşekkür ederiz cansu hanım, sizden de bekleriz, basmanedir, alsancaktır, pasaporttur, konaktır, kadifekaledir, bostanlıdır, güzelyalıdır, karşıyaka çarşısıdır, kıbrıs şehitleridir, gül sokaktır,kumrudur, körfezdir, biradır, her şey olur yani, katılıma açığız :D
YanıtlaSilDenizcim... Pek latif bir giriş yapmışsınız bu aleme... Ben çok sevdim üç soru işaretli editör yazısını... Yolunuz, yolumuz açık olsun... :)
YanıtlaSilHadi bir yorum daha yapayım: Şu "lisans 2" tanımlamasını başlıktan çıkarsanız. Mesela seneye yazmayacak mısınız? Ya da sınıfta mı kalacaksınız? :P :D
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederiz hocam, nasıl bir heyecansa artık ikinci kere okuyamadık bile iletiyi :P
YanıtlaSilKutluyor, yürekten destekliyorum.Çok iyi bir adım atmışsınız.Arkası nasıl gelirse gelsin- ki ben devamını da çok güzel getireceğinize inanıyorum- başlamanız bile çok sevindirici.Beni okurunuz bilin.Sevgiler.Zerrin
YanıtlaSilsonunda tamamını okudum=))
YanıtlaSilçok güzel olmuş arkadaslar derginiz
beni de daimi okurunuz bilin=))
bu arada maya hocanin yorumuna bayıldım, başlıkla ilgili olana...