5 Mart 2010 Cuma

Tasarımda Simetri ve Simetrik Yaklaşımların İnsan Üzerindeki Etkisi

Tasarımda Simetri ve Simetrik Yaklaşımların İnsan Üzerindeki Etkisi



Geometrik Bir Tasarım: Taşkışla Binası ve Orta Bahçesi.



Şehirsel mekânda yapılan tasarımlarda biçim ve işlev ilişkisi, toplumsal ve siyasal düzene bağlı bir sürecin içinde ortaya çıkar.

M.Ö. 250 - M.S. 1000 yılları arasında biçimlenmede görülen geometrik örneklere, M.S. 1500-1950 yılları arasında tekrar rastlanmaktadır.18.yy.da pozitivizmin hâkim olduğu bir dönemde, Öklid geometrisi geliştirilmiş ve çok geniş problem alanlarına uygulanabilir ilk doğru sentetik türünü sağlamıştır. Tasarı geometri üç boyutlu nesneleri sistematik olarak iki boyutlu mekâna tam bir şekilde indirgeme aracıdır. Aydınlanma döneminin pozitivist düşüncesi bilimsel tahmin, toplumsal mühendislik, rasyonel planlama, rasyonel toplumsal düzenleme ve kontrol sistemlerinin kurumsallaşması aracılığıyla gelecek üzerinde de bir denetim kurmayı hedeflemiştir. Tasarı-geometri bu hedefin oluşmasında önemli bir zemin teşkil etmiştir. M.Ö. 1000-0, M.S. 1000-1500, M.S. 1960-198.. yılları arasında ise, asimetrik, doğaya uyumlu, organik ve insan ölçeğine yakın boyutların kullanıldığı biçimlere yönelik eğilimlerin güçlendiğini söyleyebiliriz.



Tasarımda simetri; geometrik ilkelere bağlı kurgularla sağlanır. Çünkü içeriğinde geometride olduğu gibi disiplin, düzen, denge, uyum, ritim öğelerini barındırır. Simetri belki de insan doğasında bulunan bir düzen olduğundan, simetrik bir biçimlenmeyi de kavramak daha kolaydır. Simetrik düzen bir nokta ya da eksen etrafında oluşturabildiği gibi bir alan çevresinde de kurulabilir. Simetride elemanlar arasında gerilme ve etkileşim vardır. Her eleman kendi etki ve çekim alanını yaratır bu da doğrudan bir kutuplaşmaya sebep olur. Kurulan bu dengenin durgunluğu katı bir kurguyla sonuçlanabileceği gibi tamamen farklı değerlerin ortaya çıkmasına da fırsat tanır. Hassasiyet ve disiplinin simetri için anahtar kelimeler olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda kurulan biçim-işlev bağlantısı güçlü bir tasarımı beraberinde getirir.



Örnek 1





Güçlü bir aks güçlü bir doğrultu belirtir. Mekânda aks, doğrultusunda bulunan öğeye güçlü ve otoriter bir karakter kazandırır. Aksın etrafındaki öğelerle durumu ise bazen olumlu bazen olumsuz sonuçlar verir.



Şehirsel mekânda biçimlenme farklı kompozisyonlar oluşturur: kapalı ve açık mekânların yaratılması, mekânsal bölünme ve birleşme, yönlendirme ya da geri çekme gibi. Bu tür biçimlenmeler bireyin ve toplumun mekân algısını doğrudan etkiler. Aidiyet, hakimiyet, otorite, disiplin, düzen, kontrol, baskı, acizlik, özgürlük, rahatlık, dağınıklık, kaos bir mekansal tasarımın insan üzerinde uyandırabileceği algılardır.


Geometrik Bir Tasarım: İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla Binası ve Orta Bahçesi


Binanın tarihsel süreçteki kullanım amaçları, biçimsel ve işlevsel uyumluluk açısından değerlendirme yaparken faydalı olur diye düşündüğümden, yapının kısa özgeçmişini ekliyorum:

İngiliz mimar Williams James Smith ve yardımcısı Osmanlı Kalfa İstefan tarafından 1846 ve 1852 arasında, Mek-teb-i Tıbbiye-i Şahane (Askeri Tıbbiye) için hastane olarak yapıldı. Kırım Savaşı (1853-56) sırasında Osmanlıların müttefiki Fransızların yaralıları burada tedavi edildi. Savaştan sonra uzun süre boş kaldığı için harap olan yapı 1860'ta onarıldıktan sonra kışla olarak kullanılmaya başladı. 31 Mart Olayı* sırasında içinde kalan Ava Taburu askerleriyle Hareket Ordusu birlikleri arasındaki çarpışmalara sahne oldu. Cumhuriyet'ten sonra Maarif Vekâleti' ne verildi; 1943-50 arasında büyük bir onarımdan geçirilip yeniden düzenlenen yapıya İTÜ Rektörlüğü ile Mimarlık ve İnşaat fakülteleri yerleştirildi (1950). 1983'te Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından aynen korunması gerekli 1. sınıf tarihsel anıt olduğu karan alındı. Binaya ait planlar şekillerdeki gibidir:














  Şekil 1 Zemin Kat Planı
















Şekil 2 Bodrum Kat Planı












Şekil 1Birinci Kat Planı Şekil 2 Çatı Katı Planı



Bugün Taşkışla’nın ortabahçesi, şenliklerin yapıldığı, tiyatro oyunlarının sergilendiği, davetlerin ve kokteyllerin düzenlendiği bir mekândır. Projelerden bunalmış öğrenciler için oksijene açılan acil çıkış kapısı, kapalı alanlarda sigara içme yasağı yürürlüğe konulduğundan beri nikotin krizi yaşayanlar için en gidilesi alandır. Çimlerinde uyuklarken kediler tarafından taciz edilebileceğiniz pek de tekin olmayan gizli bahçedir. Şimdiye kadar tasarımda geometri ve simetrinin teknik yanından ve bu bağlamda uygulanışından bahsettim. Ama geometrik kurguların, işlevlerine bağlı olarak ne kadar farklı izlenimler yaratabileceğini de kendi adıma deneyimlemiştim:



Ünlü bir bahçe varmış, farklı bir güruhtan bahsediliyor. Orası kendine nazır, bencilce dışarıya kapalı duvarların içindeymiş. Her köşe saklanmak için, izole olmak için, yalnızlık için ya da bölünmek için tasarlanmış. Bir havuz var bahçede, fıskiyeli, ortak kullanım alanı, belki bir meydan tasarımı için doğru seçim olabilir- iyi ki bir heykel koymamışlar. Denizin dibinden gelmiş biri için fıskiye, bir su öbeği mi? Hayır hayır kesinlikle itici. İnsanlara güzel olduğunu düşündüren başka ne olabilir, tarihin izlerini taşıyan heykeller mi? Geldiğim yerde taşlara yaşam aşılanıyordu… Bir uçtan diğerine yürüyorum bahçeyi, çimlerde uzanan kalabalık grupların arasından geçmek sıkıntı verici, giriş kapısı ne kadar da uzak! Burada dostane bulduğum tek canlı türü yaşlı ağaçlar. Artan ekmeğimi atabileceğim martılarsa, oldukça uzakta. Kapalı, her şeye kapalı. Buraya kapatıldım. Gözetleniyor muyuz? Bir mahkûmun havalandırmaya çıkışına benzetiyorum halimi…



Akademiden ayrılıp, öğrenimime İTÜ’de devam ettiğim günlere alışma zamanlarımın çilesini anlattım size aslında. Bir sevgiliyi terk etmeye benzedi bu okula gelişim. Aidiyetlik duygusunun kendini yabancılığa bıraktığı bir dönemde algılarım bana hep bu mekânda acıklı sayılabilecek şeyler hissettirmişti. Şimdi, havuzdaki ışık oyunlarını ve donmadan önce sonbaharın tüm cevherlerini üstünde taşımasını seviyorum. Bir kapıdan diğerine yürürken ciğerlerime yeterince temiz hava aldığıma ikna olacak kadar zaman geçiyor. Siz de endişelenmeyin, çünkü güvendesiniz. Rahatça için çayınızı, hatta küçük heykellerden birini sehpa olarak kullanın, kızmıyorlar. İstediğiniz kapıdan girin içeri, acil bir durum olursa telaşlanmayın yeterince çıkış var. Samimi bir yer burası, yabancılar pek uğramaz, “biz bizeyiz” rahat olun…



Taşkışla’ya bir kez gelmiş ya da her gün gelen insanlardan, üç sözcükle ortabahçenin onlarda uyandırdığı izlenimi tarif etmelerini istedim. Hemen hepsinin cevabı huzur oldu. Ardından, arkadaşlık, doğa, tarih, sanat, yuva, gizem, yön hâkimiyeti, kolaylık, içe dönüklük, sakinlik, keyif gibi tanımlar getirdiler.



Aslında anlatmak istediğim, bulunduğumuz mekânlar içinde algıladıklarımız ve düşündüklerimiz o mekânla ne ölçüde ilişki kurduğumuza bağlıdır. Buna paralel olarak açıktır ki, geometrik tasarlamış bir mekân bize kuşatılmışlık, baskı hissini yaşatırken, güvende olma, korunma duygusunu da yaşatabilir. Önemli olan mekânın işlevsel ve biçimsel uyumunun bireyleri olumlu etkilemesidir.







* İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra, şeriatçıların ve ıslahata karşı olanların İstanbul'da bazı askerî birliklerin de katılmasıyla 12-13 Nisan 1909'da patlak veren, ama Rumî takvime göre 31 Mart'a denk geldiği için "31 Mart Olayı" diye adlandırılan ayaklanmadır.





Kaynakça:

1. Giritlioğlu, Cengiz; 1998, Şehirsel Mekan Öğeleri ve Şehirsel Tasarım

2. İtü Dergisi/ a; Mimarlık Planlama Tasarım, 2005

3. http:// www.mim.itü.edu.tr/tarihce.htm



Gülşah Eker


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder