21 Nisan 2010 Çarşamba

KEDİ : Masalistan'da İlk Gün

KEDİ: MASALİSTAN’DA İLK GÜN



"Oynama Burhan, oynama...Oynama şıkıdım şıkıdım.. Millet çıkmış meydana.. Kızları almış yanına..Yukarı da Burhan, yukarı..Çık ağaçtan indir kediyi.. Oynama Burhan, oynama.. Şıkıdım, şıkıdım oynama.."

İtfaiye aracının merdiveni ağır ağır yükselirken sepetin içindeki itfaiyecilerden biri, Burhan, kendini meydana kurulan dev hoparlörlerin yaydığı müziğin ritmine kaptırmış hem söyleniyor hem oynuyordu.

"Ohh! Keyfin yerinde Burhan Abi, ikicik de dönseydik bari."

"Ne keyfi, oğlum? Keyif yapanlar meydanda. Onlar oynuyor şıkıdım şıkıdım, biz çıkmışız ağaç tepesinde kedi avına. Sinirden oğlum bizimki, oynatmamak için kafayı oynuyoruz, anlayacağın."

"Valla ben orasını anlamam, Burhan Abi, aşağıda televizyoncular bizi çekip duruyorlar; şöyle sepetin içinde bir iki figür patlatsak akşama kesin televizyondayız. Millet Tarkan'ı değil bizi konuşur, meşhur oluruz, meşhur."

"Bırak oğlum bu işleri. Kaç dündür televizyonlardaydık işte, kanal kanal gezdik, yetmedi mi? Hay mübarek hayvan, ne bok aramaya çıktın bu kadar tepelere? Gel pisi pisi."

"Abi, bu hayvan korkmuş, havai fişeklerdendir."

"Saçmalama oğlum, fişeklerden korksa ağaca çıkmazdı; yukarıda patlıyor fişekler, yerde değil."

"O zaman garanti gökten inmiştir."

"Şimdi sana bir kafa koyarım, Rıza, gökten kedi mi inermiş itfaiyeci mi, cümle alem öğrenir canlı yayında. Dalga mı geçiyorsun ulan, benimle. Gökten inmişmiş…”

Kedinin de söyleyecekleri vardı yaklaşan sepetteki adamlara. Nereden başlayacağını bilemiyor, başına gelenleri toparlamaya çalışıyordu, ama çabasının boşuna olduğunun da farkındaydı; kim inanırdı ki Göttingen’de, üniversite caddesinde yürürken tanımadığı birinin saldırısına uğrayıp boğazı ve bedeni sıkılıp fare kadar küçültülecek, sonra önüne atıldığı kedi tarafından yutulacak ve saldırganın kediyi kuyruğundan tutup havaya fırlatmasıyla taa buralara kadar uçarak gelmiş olacak.. Umutsuzca bile olsa bir şeyler söylemek için atıldı:

“Miyavvv!”

İşte o anda Jacob, hiç tanımadığı bir ülkede, bilmediği bir zamanda, kocaman bir çınar ağacının tepesindeki incecik bir dala tırnaklarını geçirmiş, yerden metrelerce yukarıda durmak ve sırılsıklam ıslak olmaktan falan değil, derdini anlatmak için ağzını açtığında miyavlamaktan başka bir şey yapamayacağını anlamış olmaktan dolayı gözleri yuvalarından fırlamış, tüyleri diken diken olmuş bir durumda tir tir titremeye başlamıştı. İnsan gibi düşünecek, insan gibi algılayıp yorumlayacak, okuduğu, yazdığı onca kitabı, yaptığı bütün araştırmaları satır satır anımsayacak, sonra birden, öyle yürürken, kardeşi Wilhelm onu cafede beklerken bir şeyler olacak, kedi olacak, miyavlayacak.. Sadece miyavlayacak..

“Miyavvv!”

“Abi, fena ürkmüş hayvancık. Direğe çıksa elektriğe kapılmış sanırdık, kirpi gibi olmuş valla, tüylere bak.”

“Saldırmasın lan bize. Ver şu eldivenleri bana.”

“Yüzüne atlamasın yeter, abi.”

“Sağ ol, Rıza, uyardığın için Allah razı olsun.”

“Sana da yaranılmıyor bu gün, ne söylesek fırça yiyoruz. Sen de sağ ol, Burhan Abi.”

“Şimdi de triplere girdik.. Bırak kapris yapmayı da bezi hazırla, ben kediyi alınca ürkütmeden üzerine örteceksin, tamam mı?”

“Tamam abi, tamam. Ben hazırım.”

“Gel pisi pisi.”

“Miyavvv!”

“ Burhan Abi be, kızmazsan bir şey söyleyeceğim, ha?”

“Eh! Söyle bakalım.”

“Abi, bu kedinin miyavlamasında biraz Alman aksanı mı var, bana mı öyle geldi?”

“Oynama, Rıza, oynama.”

Hiç direnmedi Jacob, itfaiyeci onu sımsıkı sarıldığı daldan bir tırtılı söküp alır gibi her tırnağının tek tek ayrılışını hissederek kopardığında ne olur ne olmaz diyerek yüzünden uzak tutmaya çalışmış ama, uysallığını görünce çaresizliğine ve eğitilmiş olduğuna yorarak yavaşça göğsüne yaslamış, elinde bezle hazır bekleyen Rıza’ya “Gerek yok.” işareti yapmıştı. O anda tüm vücuduna, kedi vücuduna, yayılan sıcacık bir güven ve rahatlama duygusuyla ağlama krizine giren Jacob’dan dışarıya yansıyan mırıltılı ve hırıltılı belli belirsiz bir kedi miyavlamasıydı sadece. Artık neler olduğunu anlamaya çalışmaktan çok bundan sonra neler olacağını düşünmek zorunda olduğunun farkındaydı ama, buna hazır değildi. Az sonra yere inecek ve yepyeni bir hayata başlayacaktı ki, hiçbir şekilde tahmin edemeyeceği şartlarla baş etmesi gerekecekti. Hiç bitmesin istiyordu daldan yere doğru olan bu yolculuğun, başını okşayan itfaiyecinin eldivensiz elinin sıcaklığını kaybetmekten korkuyordu.

“Allah muhabbetinizi arttırsın, Burhan Abi, daha önceden tanışıyor muydunuz?”

“Bir bilişte bildin Rıza, Almanya’dan tanışıyoruz kendisiyle..”

“Burhan Abi, kediyi boş ver de aşağıya bir bak, şu televizyoncu kız önceki gün bizimle eylem çadırında röportaj yapan kız değil mi?”

“Hani lan?”

“Sağ tarafa bak abi, ta kendisi valla.”

“Oğlum, nerden çıktı bu kız şimdi ya? Bizi tanırsa yandık demektir.”

“Ne yaptık ki, abi?”

“Ne demek ne yaptık, Rıza, daha iki gün önce “İstanbullu, itfaiyene sahip çık!” diye bağıran, başkana kafa tutan, atan tutan biz değil miydik?”

“Haksız mıydık bağırırken abi, ekmeğimizin peşindeydik.”

“Haklıydık tabii. Ama ne oldu şimdi; bağırdık çağırdık, iki gün geçti aradan, hepsini yaladık yuttuk.”

“Onu da ekmeğimiz için yaptık.”

“Oooldu canım. Sana sorarsa öyle söylersin. Ben karşılaşmak istemiyorum, televizyonlara çıkıp cümle alemin önünde Tarkan gibi kıvırmak istemiyorum. Bir yolunu bulup kurtulalım şu kızdan.”

“Senin Alman arkadaşı salalım kızın üstüne, onunla oyalanırken sıvışır bineriz aracın içine.”

“Al, senin olsun, Rıza, bildiğin gibi yap. Gözü çıksın bu yoksulluğun, düştüğümüz hallere bak, ekmeğimiz için.”



Masalistan toprağına ayak basması bazı ulusal ve uluslar arası kanallarda canlı yayınlanırken jacob, televizyonlara çıkışının ne ilk olduğunun ne de son olacağının –hatta televizyon diye bir şeyin var olduğunun- farkında ve bilincinde değildi. Tek bildiği, yapılan bütün bu törenlerle, kutlamalarla Masalistan’a gelişinin bir ilişkisinin olmadığıydı. Ve bir de patilerinin altını üşüten soğuk asfaltta koşar adım ilerlerken karnının acıkmaya başladığı..



ÖYKÜ ÖZKAN

2 yorum:

  1. Öykü,bu hafta kursumda hoca bana:"Ayşe,bir olayı anlatmaktan ziyade göstermelisin."demişti.Göstermeden kastını kurstan sonra okuduğum,harik kedi Jacob ve komik itfayecilerden anladım:))Zevkle okudum,çok eğlenceli,devamın heyecanla bekliyorum:)))

    YanıtlaSil
  2. :)))))) çok teşekkür ederim canım.. jacob'un maceraları da tam gaz devam edecek :P

    YanıtlaSil